Estonya Rehberi

KUZEYİN KÜÇÜK ÜLKESİ ESTONYA'DAN İZLENİMLER

Bir zamanlar Vikinglerin yaşadığı ülke, 1227’de Alman ve Danimarkalılar tarafından işgal edilerek Hristiyanlaştırılmış. Tarihi boyunca değişik dönemlerde Danimarka, İsveç, Polonya ve Rusya egemenliği altına giren ülke 1940’ta Sovyetler Birliği içinde özerk bir cumhuriyet olmuş…

Seyahat etmek, başka insanlar ve coğrafyalarla ortak ve farklı yönlerimizi gösteren bir ayna gibidir. Bizi sıradanlıktan kurtaran bu tür yolculuklarda özellikle kültürel gezilerde birtakım keşiflerde bulunuruz. Bu anlamda geçtiğimiz aylarda dört günlük bir seyahat için Estonya’nın başkenti Tallinn’deydim. Estonya birçok kişinin ismini dahi duymadığı küçük bir ülke. Benim de bu ülke ile yakından ilgilenmem bir haber sonrası oldu. Bir televizyon kanalı bu ülkeyi tanıtırken bazı insanların Türkçe öğrendiklerinden bahsediyordu. Belgesel tarzındaki programda Türkçe öğrenen Estonyalılar, konuştukları Türkçeleriyle ülkemize sevgi ve dostluk mesajları gönderiyorlardı. Bu öğrencilerin Tallinn Üniversitesi’nde bulunan Türkoloji bölümünde okumaları dışında elimde herhangi bir bilgi yoktu. Dikkatimi çeken bu haberden dolayı ertesi gün internette Tallinn Üniversitesi’ni araştırdım. Birkaç tarama sonrasında Türkoloji bölümüne ulaştım. Amacım bu bölüm ile kendi bölümüm arasında karşılıklı öğrenci ve öğretim elemanı değişimi anlaşması yapmaktı. Bölüm başkanı Angelina Tshaikovskaja adında bir hanımdı. Telefon numarasına ulaştıktan sonra arayarak kendimi tanıttım ve Avrupa Birliği Erasmus programı kapsamında bölümlerimiz arasında bir anlaşma yapma fikrimden bahsettim. Birkaç hafta içinde Angelina Hanım’dan olumlu cevap geldi. İki üniversite arasında anlaşma yapıldı. Anlaşma gereği önce Angelina Hanım Kasım 2006’da İstanbul’a gelerek üniversitemizde bir hafta ders verdi. Sonra ben de 2006’nın Şubat ayında Estonya’nın başkenti Tallinn’e ders vermek üzere gittim. Dört gün sürecek seyahatim de bu şekilde başlamış oldu. Tallinn’e Türkiye’den doğrudan uçma imkânı olmadığı için Hollanda üzerinden gidebildim.Ülkeye ilk ayak bastığımda keskin bir soğukla karşılaştım. O günlerde havanın eksi 25 derecede olduğu söyleniyordu.

Estonya Kuzey Avrupa’da bulunan bir Baltık ülkesi. Bir zamanlar Vikinglerin yaşadığı ülke, 1227’de Alman ve Danimarkalılar tarafından işgal edilerek Hristiyanlaştırılmış. Tarihi boyunca değişik dönemlerde Danimarka, İsveç, Polonya ve Rusya egemenliği altına giren ülke 1940’ta Sovyetler Birliği içinde özerk bir cumhuriyet olmuş, 1944’te Nazi Almanyası’nın işgaline uğramış daha sonra tekrar Sovyetler Birliği egemenliğinde iken 1991’de bağımsızlığını kazanmış.

Havaalanında beni karşılamak için gelen Angelina Hanım’la buluştuk. Daha önceki yazışmalarımızda beni karşılamak üzere gelmesine gerek olmadığını, zahmet vermek istemediğimi ifade etmeme rağmen ısrarla beni karşılamaya gelen Angelina Hanım elli yaşlarında Beyaz Rus asıllı bir Türkolog. St. Petersburg Üniversitesi Türkoloji bölümünü bitirdikten sonra Estonyalı bir bey ile evlenerek bu ülkeye yerleşmiş. Herkesin ve her yerin yabancı olduğu bu ülkede tanıdık birini görmek gerçekten çok rahatlatıcı. Angelina Hanım’ın arabası ile yol alırken çevreyi gözlüyorum. Her taraf karlar altında. İstanbul’a göre trafik bayağı seyrek, yollar da açık.

Ülkenin başkenti Tallinn düz bir alana kurulmuş. Dört yüz bin nüfusu olan Tallinn “çiftçi şehri” anlamına geliyor. Kısa süre sonra Angelina Hanım beni kalacağım yurda götürüyor. Yerleşme sonrasında üniversiteye gidiyoruz.

Tallinn Üniversitesi ek binaları ile modern ve büyük bir üniversite. Burasını Orta Asya’daki cumhuriyetlerle karşılaştırdığımızda Estonya, onlara göre teknolojik açıdan epey önde ve bir Avrupa ülkesi görüntüsü veriyor.

Üniversitede Yakın Doğu Kültüründe Kur’ân’ın Rolü Dersi

Angelina Hanım, üniversitedeki Türkoloji bölümü hakkında bilgiler verdi. Estonya’da Türkçe ilk olarak Angelina Hanım’ın gayretleri ile 1992 yılında Tallinn Pedegoji Üniversitesinde seçmeli ders olarak okutulmaya başlamış. Bir yıl sonra 15 kredilik ek uzmanlık dersi olarak konulmuş. 1997 yılında Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığının katkıları ile “Türk Dili Merkezi” açılmış. Geniş bir odadan oluşan bu merkezde Türkiye ile ilgili resimler, dil öğretim setleri gibi malzemeler bulunuyor. Burada ayrıca aynı başkanlığın görevlendirdiği Ankara Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim Üyesi Abdullatif Armağan Bey’le de tanıştım. Merkezde görevli Rus asıllı İnna Hanım ve diğer görevliler benimle hep Türkçe konuşuyorlardı. Yabancı bir ülkede dilimizi konuşan ve öğreten kişilerin olması gerçekten çok hoş bir duygu.

1995 Yılında “Estonya-Türkiye Derneği” kurulmuş. 2000 yılında Şarkiyat Filolojisi bünyesinde açılan Türkoloji bölümü, lisans eğitimi yanında yüksek lisans ve doktora programı da açmış. Bölümde okutulan derslerden bazıları şunlar: ‘Şarkiyata ve Türkolojiye Giriş’, ‘Türk Edebiyatı’, ‘Türk Kültür Tarihi’, ‘Temel Arapça’, ‘Temel Farsça’ vb. Bunların dışında bölümde okutulan ‘Yakın Doğu Kültüründe Kur’an’ın Rolü’ adlı dersi öğrenince çok şaşırdım. Angelina Hanım’ın önerisi ile açılan derste Kur’an ayetleri incelenerek Kur’an’ın sosyolojik tahlili yapılıyormuş.

Estonyalıların dini diğer İskandinav ülkelerinde olduğu gibi Hristiyanlığın Luteran mezhebi. Ülkede yaşayan Rus azınlıklar genel olarak Hristiyanlığın doğu Ortodoks mezhebine bağlı. Ayrıca ülkede Musevi cemaati ve az sayıda da olsa Tatar ve Azeri kökenli azınlıklardan kaynaklanan Müslüman bir nüfus bulunuyor.

Angelina Hanım’a üniversitede Kur’an’la ilgili dersin olmasının ilgimi çektiğini ve beni şaşırttığını söyleyince odasındaki kütüphanede bulunan Kur’an meallerini göstererek diğer kutsal kitaplarla birlikte zaman zaman bunları okuduğundan bahsetti.

Yunus’un, Mevlana’nın Sevgi ve Hoşgörüsü ile Musikimiz

Sabah kahvaltımı yaptıktan sonra ders için üniversiteye gittim. Sınıfta ilk ders için yaklaşık 40 öğrenci vardı. Ayrıca başta Angelina Hanım olmak üzere bölümün öğretim elemanları da dersi dinlemek için gelmişlerdi. Önce ‘Memleketim’ şarkısı eşliğinde Türkiye’nin her iline ait turistik bir mekânın resminin bulunduğu slaytları gösterdim. Daha önce hazırladığım çeşitli slaytlarla Türk kültürünü tanıtma amaçlı derse başladım. Türklerin genel özellikleri, gelenekler, inançlar vb. hakkında bilgiler verdikten sonra Türk müziği ile ilgili seçtiğim şarkılardan örnekler dinlettim. Dinî musiki ile ilgili örnekler verirken inancımızın ve kültürümüzün örneği olarak seçtiğim bir sabah ezanını dinlettim. Ezan sesi sınıfta yankılanırken öğrencilerin birçoğu belki de ilk kez duydukları bu sesi ilgiyle dinlediler.

İkinci derste Türk edebiyatını genel olarak sınıflandırdıktan sonra Mevlana ve Yunus’tan bahsederek onların sevgi ve hoşgörüsünü anlatan şiir ve sözlerinden örnekler verdim. Onların seslendirdiği ifadelerin aslında İslam ve Kur’an hakikatleri olduğunu “Allah’- tan ümidinizi kesmeyiniz, Allah bütün günahları affeder.” vb. ayetlerden örnekler vererek izah etmeye çalıştım. Genel olarak sevgi, kardeşlik, barış gibi evrensel temalara örnekler verdim. Ders sonrasında ikram için Türkiye’den getirdiğim baklavalar öğrencilerin oldukça hoşuna gitti.

Her yerde Türkçeye Duyulan Sevgi ve İlgi

Öğle arasında daha önce haberleştiğimiz Estonya’nın komşu ülkesi Litvanya’da bulunan işadamı Halit Bey ziyaretime geldi. Üniversite kantininde Abdullatif Bey’in de katılımıyla çaylarımızı içerek sohbet etmeye başladık. Aynı coğrafyada bulunan Litvanya’da da Türkçeye olan ilgiden bahseden Halit Bey oradaki üniversitede Türkoloji bölümü açılacağını haber verdi. Türkçeye olan bu ilginin sebebini tam olarak çözememekle birlikte öğrencilerin Türkçeyi “çok akıcı, kulağa çok hoş gelen bir dil” olarak nitelemeleri çok hoşuma gitti. Halit Bey’i Angelina Hanım’la tanıştırdım. Estonya’da Türk kültürü ve Türkçe adına yapılabilecek çalışmalarda Angelina Hanım’ın katkılarının daha da artacağını ümit ediyorum.

Otantik Lokantalarda Akşam Yemekleri

Yabancı bir ülkede en çok yadırganan şeylerden birisi de damak tadınıza uygun yiyecek bir şeyler bulamamanızdır. Bir de inançlarımızdan kaynaklanan hassasiyet eklenince yeme içme sıkıntılı bir hâl alıyor. Hassasiyetimizi bilen Angelina Hanım bize balık yemekleri ile ünlü Japon ve Tayland lokantalarını önererek yemeğe davet etti. Abdullatif Bey’in de katıldığı ilk akşam yemeği için otantik şekilde düzenlenmiş Japon lokantasına gittik. Bir başka akşam yine hep birlikte gittiğimiz Tayland lokantası da bu ülkenin kültürüne uygun dekore edilmişti. Garsonların kıyafetinden dinlenilen müziğe kadar her şey ilgili ülkenin kültüründen seçilmiş. Yemek çeşitleri de tabii olarak o ülkenin mutfağından oluşuyor. Kendinizi adeta o ülkede hissediyorsunuz. Estonya’da aynı şekilde düzenlenmiş, zengin mutfağıyla bir Türk lokantasının bulunmaması üzücü bir durum. Yemek sırasında Angelina Hanım ve Abdullatif Bey’le yaptığımız sohbetler seyahatimin en hoş zaman dilimleriydi.

Estonya’da Yaşayan Türk Toplulukları: Azeriler ve Tatarlar

Akşama doğru Halit Bey’le Azerbaycan-Estonya Dostluk Derneğine gittik. Estonya nüfusunun üçte biri, birçoğu Çarlık Rusya’sı zamanında buraya yerleşmiş olan ve ülkede «Rusça konuşan insanlar» olarak tabir edilen Rus, Beyaz Rus, Ukraynalı, Tatar, Azeri ve Ermenilerden oluşuyor.

Estonya’da 1200 kadar Azeri, 2000 kadar Tatar Türkü yaşıyormuş. Dernek başkanı Niyazi Bey İstanbul Türkçesine yakın güzel bir Türkçe ile konuşuyor. Azeriler buraya Çarlık döneminde gelmişler. Ayrıca yine aynı zamanda gelen Tatarlar da varmış. Niyazi Bey kendi dil ve kültürlerini yayma adına yaptıkları bazı çalışmalarından bahsetti. En son düzenledikleri Türkiye- Estonya konulu resim yarışmasına ciddi sayıda bir katılımın olduğunu anlattı. Ülkede yaşayan bir başka grup da sayıları 1500 olmasına rağmen etkin rol oynayan Ermeniler.

Ermeniler, Türkiye Türklerinin sözde soykırımını protesto etmek için yürüyüş düzenlemek istediklerinde Niyazi Bey, ülkede yaşayan Azeri ve Tatar Türklerinin bu yürüyüşten rahatsız olacaklarını onları kontrol edemeyeceklerini ifade ederek bir çatışma olma ihtimalinden bahsetmiş, sonuçta yürüyüş güvenlik gerekçesiyle yetkililer tarafından iptal edilmiş. Ülkede yaşayan Türkler bu konularda epey hassaslar. Estonya’da Azeriler olduğu gibi Bakü’de de 200 kadar Estonyalı bulunuyormuş. Bunlar Petrol şirketi sahipleri olan varlıklı kişilerden oluşuyorlarmış. Bakü’ye gidenlerin bildiği İçeri Şehir’in bir benzeri de Tallinn’de bulunuyor. Estonyalılar buraya “Eski Şehir” anlamına gelen Ekskursioonid adını vermişler. Yine İçeri Şehir’deki Kız Kalası gibi Eski Şehir’de de bir kule var. Bu kulenin adı çok ilginç: “Kiek in De Kök” yani “Mutfakta Ne Var Kulesi.” Kulenin tepesinden evlerin mutfağı gözlenebildiğinden bu ad verilmiş. Bu iki şehir arasındaki benzerliği kullanan Niyazi Bey hazırladıkları broşürlerle iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmek için projeler üretiyor. Estonya devleti Müslüman halk için yakın zamanda bir cami alanı verecekmiş. Halil Bey buraya Türkiye’den birisinin sponsor olmasını bekliyor. “Arabistan ve İran buna çok sıcak bakar ama benim gönlüm Türkiye’den bir sponsorun olması” diyor. Niyazi Bey, Tatar asıllı Yıldar Muhammed adlı Müslüman bir âlimin kiraladığı apartman dairesinde Kur’an dersleri verilerek dinî konularda yardımcı olunduğunu ifade etti. Bu kişi ile tanışmak istememe rağmen uygun bir zaman bulamadım.

Estonya’da Cehar Dudayev Sevgisi

Estonyalıların bağımsızlık hareketi sırasında ünlü Çeçen Komutanı Cehar Dudayev, Rusya adına, bu bölgede bulunan Stratejik Hava Kuvvetleri Filoları Komutanlığındaki birliklerden sorumlu olarak tuğgeneral rütbesiyle görev yapmış. Estonya’da başlayan bağımsızlık ayaklanmasını bastırmak üzere Moskova’dan kesin emir verilmesine rağmen Dudayev ile Gürcü asıllı Abdurrahmanov bu emri dinlemeyerek Estonyalıların bağımsızlık hareketine destek vermiş. Yeni Rus kuvvetleri gelinceye kadar Estonyalılar duruma hakim olmuş ve dolayısıyla kansız bir özgürlük hareketi gerçekleştirilmiş. Bu yüzden Estonyalıların Cehar Dudayev’e ayrı bir sevgileri var. Onun yaşadığı Tartu şehrinde bir büstünü yaparak ona olan sevgi ve saygılarını ifade etmişler.

Puslu Şehrin Caddelerinde Gece Yürüyüşü

İşadamı Halit Bey’i yolcu etme bahanesi ile akşamın geç saatlerinde biraz caddelerde yürüdüm. Puslu bir şehir olan Tallinn’de hava her zamanki gibi soğuktu. Yerlerde yığın yığın karlar vardı. Yüzüme düşen, soğuk rüzgârla adeta çarpan kar taneleri altında şehrin ıssızlığa gömülü caddelerinde yaklaşık yarım saat yürüdüm. Tekrar odama döndüğümde soğuktan çatlayan dudaklarım kanıyordu.

Her yerde kar, soğuk ve üşümekte çocuklar

Cumartesi günü Angelina Hanım bana şehri gezdirecekti. Abdullatif Bey de bize katıldı. Sabah arabasıyla bizi alan hocamız önce bir müzeye götürdü. Bu müzede sanki tarihe doğru bir yolculuğa çıktık. Müzede geçmişe şahitlik eden bir sürü kişi ve hadiselerin resim ve heykellerini görmek mümkündü. Burası aynı zamanda sık ağaçlardan oluşan büyük bir park alanıydı. Yerlerde hiç erimeyen karlar ile yekpare bir beyazlık oluşturan bu alanda insanlar sabah yürüyüşlerini yapıyorlardı. İnsanların yanı sıra dikkatimi çeken henüz altı yedi aylık bebeklerin de arabaları içinde bu yürüyüşe katılmalarıydı. Yakından baktığımda kelimenin tam anlamı ile donmuş olan bu bebekler hiç 54 gezi kıpırdamadan, yanakları soğuktan kızarmış bir hâlde sessizce duruyorlardı. Bazı aileler ise plastik kızaklarının içine oturttukları iki, üç yaşlarındaki çocuklarıyla yürüyüşlerini sürdürüyorlardı. Bütün bu manzaralar benim için ilginç fotoğraf kareleriydi.

Estonya’da Ağaç Sevgisi

Genel olarak Estonya’da ağaçların yoğunluğu dikkat çekiyor. Ülke bağımsızlık yıldönümünü bir buçuk milyon ağaç dikerek kutlamış. Avrupa’nın en genç başbakanı olan Estonya Başbakanı Juhan Parts: “Anıtlar yıkılabilir, bayraklar yakılabilir, insanlar kaçırılıp öldürülebilir ama, ormanlar hep ayakta kalacak ve genç nesil için yeni bir başlangıç olacaktır” sözüyle ağaca olan sevgilerini dile getiriyor.

Tallinn Zıtlıkların Ahengini Yakalamış Şehir

Estonya’nın başkenti Tallinn 19 tarihî kule ile çevrili. Bu görünümüyle bir Orta Çağ şehrini çağrıştırıyor. Eski ve yeni mimarilerin iç içe olduğu bu şehir zıtlıkların ahengini taşıyor. Modern binalarla tarihî binalar yan yana. Estonyalıların “Eski Şehir” adını verdikleri alandaki binaların tarihi 13. yüzyıla kadar uzanıyor. Şehir 1997’de UNESCO tarafından Dünya mirası listesine eklenmiş. Bu alan içinde kiliseler, en görkemli eserleri oluşturuyor. En estetik mimari eserlerden biri 1900 yılında inşa edilmiş olan Aleksandr Nevski Katedrali. Bütün gün soğuk havaya rağmen arada çay molaları vererek şehirdeki müzeleri ve tarihî binaları gezdik.

Milli Kütüphanede Boynu Bükük Bölümler

Akşama doğru Milli Kütüphane’ye gittik. Burası sekiz katlı büyük bir kütüphane. Konulara göre tasnif edilmiş kitaplar arasında Türk Edebiyatı Bölümü’nü özellikle görmek istiyorum. Bu bölümde sadece birkaç şiir antolojisinden oluşan Kiril ve Latin harfli üç beş eski kitaba rastlıyorum. Bu tarz kütüphaneleri zenginleştirmek hangi kurumumuzun görev alanına giriyor, bilemiyorum. Türkçeye ilgi duyulan bu ülke Milli Kütüphanesinin Türk Dili ve Edebiyatı ile ilgili kitaplara yeterince sahip olması gerekiyor. Bir başka merak ettiğim dinlerle ilgili bölümdü. Buradaki kitaplar da dinlere göre tasnif edilmiş. İslam dini ile ilgili bölüm de Türk Edebiyatı Bölümü ile hemen hemen aynı kaderi paylaşıyor. Burada da diğer dinlere göre İslam dini ile ilgili çok az kitap bulunuyor. Semavi olmayan birçok dine ait yüzlerce kitap olmasına rağmen İslâm dinine ait kitapların azlığı karşısında hayıflanıyorum.

Alkolün Esir Aldığı İnsanlar

Pazar günü Tallinn’in caddelerinde tarihi Eski Şehir’e kadar yürüyerek çarşıyı dolaştım. Sokaklardaki birçok kişi ellerindeki içki şişeleriyle gece ve gündüz buraların çok tanıdık gelen manzaralarını oluşturuyordu. Angelina Hanım “Türkiye’de hiç sarhoş görmediğini” söylemişti. Burada ise özellikle gençler arasında içki tüketiminin fazlalığı karşısında insanlık adına üzülüyorum.

Çarşıdan hediyelik birkaç otantik eşya aldım. Daha sonra şehrin en büyük kitapçısına giderek orada bulunan kitapları inceledim. Bu kitap mağazası geniş bir alana yayılmış. Aynı mekân içinde kafeteryası da bulunuyor. Dizüstü bilgisayarı olanlar için internet hatları da var. Türkiye’de benzerini göremediğim bu mekânda kitapseverler için hemen her şey düşünülmüş.

Pazartesi günü başka bir sınıfa ders vermek üzere yine üniversitedeydim. Dil-kültür ilişkisi üzerine verdiğim derste Türk folkloru ile ilgili görüntülerin yanısıra CD’den sema gösterisi izlettirerek semadaki hareketlerin anlamına dair bilgiler verdim. Öğrenciler yine ilgi ile dersleri dinliyorlardı. Bazıları Türkiye’ye gelmişler. Türkiye’yi çok sevmişler, Türklere karşı hayranlık duyuyorlar.

Vatandaş Olabilmek İçin Dil Barajı

Estonya Hükûmeti yıllardır kendi ülkelerinde yaşamış Rus ve diğer azınlıklara, Estonya vatandaşı olabilmeleri için Estonca dil sınavını geçmeyi şart koşmuş. Bugün Estonya’da bu dil sınavını geçememiş insanlara vatandaşlık verilmiyor. Yani, bu insanlar vatansız durumuna düşmüşler. Geçmişten gelen duygularla Rus ve Estonya halkı maalesef birbirlerini genel olarak sevmiyor ve bu yüzden iki millet arası evlilik özellikle yapılmıyor. Ayrıca Ruslar küçük istisnalar dışında devlet memuru olamıyorlar.

Ayrılma vakti geldiğinde Angelina Hanım her zamanki gibi misafirperverliğini göstererek arabasıyla beni havaalanına götürdü. Gösterdiği ilgiden dolayı Angelina Hanım’a teşekkür ederek “Çok hakkınız geçti” diyorum. O da “Siz buraya aşk ile barış duyguları ile geldiniz bu bizim için zahmet değil görevdir” diyerek alicenaplığını gösteriyor.

Mevsim itibariyle havaların soğuk olduğu bir zamanda geldiğim bu ülkeden sıcak duygularla ayrılıyorum.

*Fatih Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Öğretim Üyesi

Yazı kaynağı: http://www.yagmurdergisi.com.tr/archives/konu/kuzeyin-kucuk-ulkesi-estonya8217dan-izlenimler

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et